7 Kasım 2007 Çarşamba

monalisa resimleri (buketforum,ruyacafe










sütaş karikatürleri süperrr





sütaş karikatürleri





Polis ve yeni nesil genclerin diyologları

Polis - Alkollümüyüz genç ?
Genç - Seni bilmem ben bi tek attım evden çıkarken..


- İyi akşamlar gençler alkol aldık mı ?
- (Boş rakı şişesini göstererek) Valla bitti, yenisini almaya gidiyorduk..


Polis (Kimliğini arabanın camına dayayarak) - Polis !
Arkadaş (Kimliğini arabanın camına dayayarak) - Vatandaş !


Polis - Alkol var mı alkol ?
Vatandaş - Bira kaldıysa polise versenize..


- Alkol aldık mı ?
- Eh içtik bişiler.
- Ne kadar içtin?
- Onu birazdan alkolmetre söyleyecek, hadi üflet bakalım.
- İyi üfle o zaman..


Araba takla atmıştır ve ters durmaktadır, trafik polisi yaklaşır, cama
eğilir ve sorar:
Polis - Beyefendi takla atmışınız...
Alkollü şoför - Atmışsam atmışım sana ne !


- İyi akşamlar.
- Ooo iyi akşamlar Polis bey. Biz geçerken uğramıştık bir görelim diye. Gidelim artık.
- Yok gitme gel gel.
- Rahatsız etmeseydik.
- Ehliyet ruhsat lütfen...
- Peki.


- Gençler alkol aldık mı ?
- Aldık ama içmedik memur abi !
- Tamam geç..


- Gençler üfleyin bakalım şu cihaza !
- Ohhhh, ayy...
- Ne kadar içtiniz lan ?
- En son Corç Buş'a kafa tutuyoduk memur abi..


- Gençler alkol aldık mı ?
- Valla seni bilemeyiz de biz aldık abi..
- Nası lan ?
- Abi bilseydik senin için de alırdık iki üç şişe..


- Gençler alkol aldık mı ?
- Valla isterseniz alalım

MehTer MarSi ReMiX

bilmeceler

Allah yapar yapısını, demir açar kapısını. ( kabak)

Altından su içerum, üstünde çayır biçerum. ( koyun)

Bir ufacık mil taşı, dolanır dağı taşı ( göz)

Buradan vurdum kılıcı, istanbuldan çıktı uci (şimşek )

Dağdan gelir taştan gelir bir kükremiş aslan gelir ( dere)

Ezan okur namaz kılmaz eş alır nikah kıymaz. (horoz)

Gökte açık pencere kalaylı bir tencere. ( ay)

Vidi vidi milidi, dış kapının kilidi, kız allah için söyle akşam gelen kim idi. (uyku)

Karaoğlanı kulağından asarlar. ( tava)

Mesel mesel meliki tırnakları oniki. ( kedi)

Abdest alır namzan kılmaz cemaatten geri kalmaz. ( cenaze )

Otuzüçtane var hepsi allh’ı anar. (tespih)

Pat pat eder dumanı tüter anama babama hasreti gider. ( tabanca)

Sarıdır sarkar düşeceğinden korkar. ( ayna)

Tak burda tak şurda tak kapının dibinde. ( süpürge)

Vurursun vurursun hiç gözünden yaş çıkmaz. ( davul)

Yol üstünde cansız eşek. ( köprü)

Cıvıl cvıl kuşlar, sahrada kışlar, kendi diye işler ellere bağışlar. (arı)

Gelir leyleyin, gider leyleyin, bir ayak üstünde durur yeyleyin. (kapı)

Altı duvar üstü duvar içinde bembeyaz su var. (yayık)

Evelim vardı yiyordum, yemesem ölüyordum. şimdi var yemesemde ölüyorum. ( anne sütü)

Dal ucunda kilitli sandık. (ceviz)

Arabalar takır takır, benim babam neden fakir, ince ipten halı dokur. ( örümcek)

Kara kara karcı, içi dolu mayacı. ( kestane)

Kara tavuk karnı yarık. ( çapa)

Uzun oluk dibi delik. ( baca)

Bir şey gelecek gece insan yiyecek, gündüz hayvan yiyecek. (ramazan)

Bir büyük fıçıcık içi dolu turşucuk. ( limon)

Gökten ay ile yıldızı kopardılar. (bayrak)

İstanbul’da süt pişti kokusu buraya düştü. ( mektup)

Dağdan gelir hop hop ayağında altın top. (rüzgar)

Bir karpuz cevizim var gece sererim gündüz toplarım. ( yıldız)

Kırmızı mantosu kara şapkası var. ( kibrit)

Bağırırken dinler susarken söyler. ( tavşan )

Çarşıdan aldım bir tane eve geldim bin tane. ( nar)

Küçük boylu kadife tonlu. ( patlıcan)

Bilmece bildirmece el üstünde kaydırmaca. ( sabun )

Bin tas bin tanesi de ters. ( kiremit)

Yazı yazar molla değil, semeri var eşek değil ( salyangoz)

İplerimi salladım küplerimi topladım. ( kabak)

Dört köşedir beş değil başım onda hoş değil. (mezar)

Dağdan gelir elleri budak gibi eğilir su içmeye bağırır oğlak gibi. ( kendir tokmağı)

Uzun uzun dervişler hak yolundan gelmişler bizim evin üstünde ne horonlar etmişler. (dolu)

Dağdan gelir arabika ayağında çorabika. (arı)

Yazın yazlar kışın kışlar mart ta başlar (baykuş)

İki kişinin işi var birde kar yağışı var. (kol hızarı)

Dört ayaklı bir ayı üstünde kabadayı. ( sandalye)

YILDIRIM BAYEZID DÖNEMI

Babasi, Murad Hüdavendigâr'in tahta cülûs etikleri 761 (1360) yilinda dünyaya gelen Bâyezid, âdil, yigit, bilginlerle yoksullari seven, zenginlere sefkat, zahidlerle iyi insanlara saygi gösteren bir hükümdar idi. Ela gözlü, arslan simali, kumral sakalli, görünüsü kirmiziya mail, ak, müdevver ve berrak idi. Heykel gibi saglam ve güçlü kuvvetli idi. Cenk ve savas günlerinde korkusuz bir padisah idi. Giydigi elbise genellikle Bursa kadifesindendi. Annesi Gülçiçek hatundu.

Osmanli pençesinin kavradigi Rumeli agacinda, harp sahasinda hükümdar ilân edilip babasinin tahtina oturan Yildirim'in bâzusu, daha nice meyvelerini Osmanlilarin etegine düsürmek üzere bekleyici idi. O, harp sahasinda hükümdar ilân edildiginden muharebeye devam etmekten geri durmadi. Ayrica komutanlardan Pasa Yigit'i Bosna, Firuz Bey'i de Vidin taraflarina akina gönderdigi gibi bizzat kendisi de Kratova gümüs madenlerini zapt ile Üsküp sehrine Türk göçmenlerini iskân ettirdi.

Avrupa'nin siyaset aktörleri, Yildirim ünvani ile anilan Bâyezid'in fikir ve düsüncelerini pek de bilmez sayilmazlardi. Babasinin biraktigi hududu, mucizeli ordusuyla gögüsleyip alabildigine açan, açarken de karsilastigi sayisiz müsküllere yutkunmadan katlanan, özellikle kilise için bir Isa düsmani sayildigi halde, feth ettigi Hiristiyan ülkelerinin halkina bu kilise mensuplarindan, hatta papalardan daha müsfik ve anlayisli davranan koca Hüdâvendigâr gibi, oglu da acaba ayni siyaset ve insanlik yolu üstünde mi yürüyecekti?

YAKUB ÇELEBI OLAYI
Sultan Murad'in, Kosova Savasi'nda sehid olmasindan sonra devlet adamlari ile askerî erkânin ittifaki üzerine yerine büyük oglu Bâyezid geçti. Askerî hareketlerdeki sür'ati yüzünden "Yildirim" ünvanini alan Bâyezid, Kosova savasinda Rumeli askeri ile sag cenaha kumanda etmisti. Savasin kazanilmasinda da büyük bir rol oynamisti. Bâyezid, henüz düsmani kovalamakla mesgul olan kardesi Yakub'u çagirtarak hükümdarliga ortak olur endisesiyle onu öldürtmüstü. Böylece yeni bir buhranin çikmasina da engel olmustu. Bu olay, bazi devlet adamlari ile askerler arasinda ve Osmanli sinirlari disinda kalan Anadolu Beylikleri arasinda Yildirim Bayezid'e karsi bir hosnutsuzlugun dogmasina sebep olur. Âsikpasazâde, bu olayla ilgili olarak "Ol gece askere izdirap düstü" diyerek, askerin bu hadiseden nasil müteessir oldugunu anlatmaya çalisir.

Gerçekten bazi yazarlar, Yildirim Bâyezid'in bu hareketini çok dramatik bir sekilde vermekte ve bunu, Yildirim'in Timur karsisindaki maglubiyetinin sebeplerinden biri olarak görmektedirler. Bu cümleden olarak Fatma Aliye sunlan söyler:

"Sehzadeler ve askerî komutanlar, hezimete ugrayanlan takib ediyorlardi. Yildmm Bâyezid'e haber verildi. Hemen gelip zât-i sâhâneye mahsus olan ak sancak altina oturdu. O ak sancak, Selçuklu Sultani'nin Osman Gazi'ye vermis oldugu sancakti ki o zaman o sancagin altina zat-i sâhâneden baskasi oturamazdi. Yildirim Bâyezid, o sancagin altina oturmakla ilan-i saltanat etmis oldu.

Zavalli Yakub Çelebi, hadiseden habersiz olarak ordugâha geldiginde yorgunlugunu geçirmeye ve rahat bir nefes almaya firsat bulamadan "pederin seni istiyor" diyerek Hüdâvendigâr'in mübarek cesedi üzerine kurulan çadira götürülüp orada bogduruldu. Bu vak'a, bütün tarih kitaplarinda mühim bir konunun açilmasina sebep olmustur. Bunu, Yildirim'in maglubiyet sebeplerinden biri ve belki birincisi olarak kayd edenler de olmustur. Savci Bey de buna bir örnek teskil etmiyor. Çünkü Savci Bey, isyan bayragini çekmisti. Andronikos ile birlikte bir eskiya grubunun basina geçmisti. Yakub Çelebi ise o zaman önemli bir vilayet olan Karesi'yi çok iyi idare etmis, harplerde zaferler kazanmis ve herkesi kendinden memnun etmisti."

Murad Hüdâvendigâr'in sehadeti üzerine meydana gelen saltanat degisikligi, Anadolu Beylerinin ve özellikle kendisini Selçuklularin mirasçisi sayan Karamanlilarin ortadan kalkmis gibi görünen düsmanligini tekrar ortaya çikardi. Sehzade Yakub'un öldürülmesini bahane ederek, güya onun intikamini almak üzere Bâyezid'e karsi harp açip her taraftan tecavüze kalktilar. Karamanaoglu Alaeddin Bey tarafindan kiskirtilan bu beylikler, Aydinli, Saruhanli, Germiyanli, Menteseli ve Hamideli beylikleri idi. Nitekim Germiyanogullari'ndan Sah Çelebi oglu Yakub Bey, daha önce Osmanlilar eline geçmis olan Germiyan kasaba ve bölgelerini geri aldigi gibi Karamanlilar da Beysehri'ni zapt ettiler. Anadolu'da Kara Tatar denilen Mogollarin reisi Mürüvvet Bey de Kirsehir'i zapt edip Sivas emiri Kadi Burhaneddin'e teslim etti. Diger beylerin her biri, bu karisikliktan istifade ederek bir takim yerlerin zaptina kalkistilar. Bu durum, Osmanli Devleti'ni çok zor durumlara sokmustu. Babasi tarafindan saglanmaya çalisilan Anadolu birligi yeniden tehlikeye girmisti. Sultan Yildirim Bayezid'in bunlara süratli bir sekilde çare bulmasi ve isleri düzeltmesi gerekiyordu. Bunun için Bâyezid, Anadolu'ya geçmeden önce Rumeli'deki durumu derhal düzeltmek gerektigini düsünerek kendisine muhalefette bulunan emir ve askerleri yeniden kendine bagladi. Sonra Sirp Krali Lazar'in henüz küçük yastaki oglu Istefan Lazaroviç'in vasisi olan annesiyle anlasti. Bu yeni Sirp despotu da vergi (harac) ve gerektiginde muharebelerde bütün askeri ile birlikte padisahin maiyetinde bulunmayi taahhut ettigi gibi her yil Osmanli padisahini ziyaret etmeyi de kabul ediyordu.

Kosova maglubiyetinden sonra gerek Istefan Lazaroviç, gerek Pristine hakimi Vuk Brankoviç yerlerinde kalabileceklerini hiç ümid etmiyorlardi. Onlar, Yildirim'la anlasmayi canlarina minnet bildiler. Bu antlasmayi kuvvetlendirmek için yeni Osmanli hükümdari, maktul Lazar'in kizi Marya Despina'yi nikahlamisti. Bayezid'in bu sekildeki genis müsamahasina Anadolu'daki vaziyetin kritik durumu sebep olmustu. Bu baris sayesinde Rumeli'de, disardan gelebilecek ve özellikle Macarlar tarafindan yapilacak tahrik ile meydana gelmesi muhtemel bir muhalefet önlenmis oluyordu. Böylece meydana gelen dostluk, samimi bir sekilde Bâyezid'in vefatina kadar devam edecekti. Sirplar, Kosova'da hâkimiyetlerine son veren darbeyi yemis olmalarina ragmen, dinî ve millî degerlerine karsi gördükleri genis müsamaha ve müsaade yüzünden fatihlerin (Osmanlilarin) idaresine tereddüdsüz katildilar. Hele Arnavud, Macar ve Dalmaçyalilara karsi yapilan akinlarda ganimetlere istirak etmeleri, anlari yeni idareye çarçabuk isindirdi.

Yildirim Bayezid, Balkanlar'da kuvvetli kalabilmek için akinci teskilatini yeniden canlandirmak ihtiyacini hissederek Evrenos Bey, Pasa Yigit Bey ve Firuz Bey gibi komutanlarin, basta Bosna olmak üzere Eflak ve Tuna'nin kuzey taraflarina kadar akinlar düzenlemelerini emr etti. Daha önce de kisaca temas edildigi gibi bu akinlar esnasinda Üsküp alinarak sehre Türk ahali yerlestirilmisti. Bu sirada Edirne'ye dönen Bâyezid, Anadolu'ya hareket etmeden önce burada dinî ve sosyal müesseselerin kurulmasini emr etti. Böylece Edirne bir kültür merkezi haline gelmeye basladi. Gerçekten de hâlâ bu gün Yildirim adi ile anilan mahallede bir imâret ile kubbesi dört kemer üzerinde durmakta olan caminin temellerini atti. Bu arada kendisini tebrike gelen Venedik ve diger Italyan siteleri ile olan ticaret antlasmalarini yeniledi. Yeni hükümdar, Venedik ticaretini himaye etmeyi kabul ediyorsa da gelecek için fazla teminat vermiyordu. Bu antlasma, daha sonraki Anadolu seferi için büyük bir önem tasiyacakti. Zaten bu yüzden Bâyezid müsamahali davranmisti.

Bâyezid, Bursa'ya dönmeden önce hemen hemen bir sehir devleti haline gelmis olan Bizans gailesini de ber taraf etmek istiyordu. Bunu gerçeklestirebilmek için de Bizans'taki taht kavgalarindan istifade etmeyi düsünüyordu. Böylece Anadolu'da girisecegi faaliyet esnasinda Bizans tarafindan gelebilecek tehlikelerden emin olmak istiyordu.

Osmanli Sultani, vaktiyle Savci Bey ile müstereken isyan edip fesat çikarma suçundan dolayi hapse atilmis olan Imparator Ioannis'in oglu Andronikos ile onun oglu Ioannis'in müracaatlarini kabul ederek bir miktar askerle Edirne'den Istanbul'a yürür. Imparator Ioannis ile saltanat ortagi olan Manuel'i hal' ederek hapse attirir. Bu arada hapisteki prensleri de kurtarip hükümdar yapar ve bir vergi ile kendine baglar. Fakat kisa bir müddet sonra iki mahpus hapisten kurtularak sultana iltica ederler. Onlar, daha önceki vergiden baska belli bir miktarda asker vererek seferlere katilmayi da taahhüd ederler. Bunun üzerine Bâyezid, onlari tekrar hükümdarliga getirir. Bununla beraber Bâyezid, Andronikos ile oglunu hapse attirmayip kendilerine Bizans topraklarindaki Silivri, Eregli, Selanik vs. gibi yerlerin hâkimiyetini verir.

BATI ANADOLU'DA TÜRK BIRLIGININ KURULMASI

Osmanli tahtinda meydana gelen degisiklikten istifadeyi düsünen ve Yakub Çelebi'nin öldürülmesini bahane eden Karaman oglu Alaeddin Ali Bey, komsu beylikleri de Osmanlilar aleyhine kiskirtmaktan geri kalmiyordu. O, bununla da yetinmeyerek Osmanlilara ait bazi yerleri de isgal etmisti.

Bâyezid, Balkanlar'da gerekli tedbirleri aldiktan sonra Anadolu harekâtina baslamak üzere eski taht sehri olan Bursa'ya gelir. O, burada, Rumeli'de bulunup devletin sinirlan üzerinde gerekli tedbirleri almakla mesgul olan komutanlarin islerini bitirip gelmelerine kadar bekledi. Bu esnada Bursa'da imar faaliyetlerine devam ederek sehirde cami, medrese, imâret, misafirhane, dâru's-sifa gibi hayir eserleri yaptirir. Ayrica Seyh Ebu Ishak dervisleri için de büyük bir zaviye insa ettirdi. Sükrullah, onun Bursa'da insa ettirdigi hayir müesseselerinden bahs ederken söyle der:

"Bursa'da bir Dâru'l-hayr, bir hastahâne, Ebu Ishakhâne, iki medrese, bir cami yaptilar. Onlarin evkafini tayin buyurdu. Daru'l-hayrin evkafindan olmak üzere as ve yemden baska her yil bilginlere ve yerli yabanci yoksullara 600 müd bugday verilmek, her gün konuga ve yerliye et ile birlikte 300 çanak as eristirilmek üzere vakiflarini tayin buyurdu. Hastahâne, Ebu Ishakhâne, medreseler ve caminin her biri için ayrica vakiflar tayin buyurdu. Görenek oldugu üzere bunlara seyh, tabib, imam, müezzin ve müderris dikip akçalarini tayin ettirdi. 30 hafiz, daru'l-hayra, 30 hafiz, camiye tayin buyurdu ki, her gün biri Tanri kelamindan bir cüz okuya." Keza o, kaynaklarin ifadesine göre üç degirmen çalistiracak kadar bol ve lezzetli içimi ile taninan Akçaglayan adindaki suyu kapali künklerle Uludag'dan sehre indirterek yaptirdigi imâret yaninda kemerler üzerinden geçirip cami, medrese ve hamama taksim etmisti. Artan suyu da mahallelere taksim edip çesmelerden akitmisti. Bütün hayir ve sosyal tesisler için de vakiflar tahsis etmisti.

Rumeli ve Bizans islerini yoluna koyan Bâyezid, Sirp kralini maiyeti ile birlikte ordusuna çagirip harekete geçmek istiyordu. Bizans Imparatorunun oglu Manuel de kuvvetleri ile birlikte Sultan'in ordusuna katilir. Padisah, bundan sonra Kastamonu emîri Candarogullari'ndan Kötürüm Bâyezid'in oglu Süleyman Pasa'yi da ittifaka çagirir. Bu arada Edirne'de muhafiz olarak kalan Beylerbeyi Kara Timurtas Pasa'yi da Rumeli kuvvetleri ile birlikte Anadolu'ya getirtir. Bu kadar büyük bir kuvvet toplamis olan Bâyezid, bir taraftan Bizans Prensi Manuel'i Rum kuvvetleri ile Alasehir üzerine göndererek Bizans Imparatorlugu'na tabi olan bu sehri zapt ettirir. Bütün Osmanli kaynaklan ve özellikle bu olayin meydana geldigi anda yasayan Ahmedî bu sehrin Bâyezid zamaninda feth edildigine isaretle:

"Ne Alasar kodi vü ne Saruhan Ne Aydin u ne Mentese ne Germiyan" der.

Öbür taraftan Saruhan üzerine yürüyen Sultan Bâyezid, burayi harpsiz denecek bir sekilde almis ve emir Hizir Sah ile kardesi Orhan'i Bursa'ya gönderip haps ettirmisti. Bundan sonra Aydin iline giren Bâyezid, Isa Bey'in fazl, kemal ve yasina hürmet ederek ona kendinin ve ecdadinin evkafina mutasarrif olmak üzere kayd-i hayat ile (ölünceye kadar) kendisine Tire'yi ikta olarak vermisti. Bu arada Yildirim, Isa Bey'in kizi Hafsa Hatun ile evlendi.

Sultan Bâyezid, daha sonra kayin biraderi olan Germiyan oglu Yakub Bey'in de üzerine yürüyerek basta Kütahya olmak üzere bütün ülkesini alir. Anadolu birligini kurma gayretinde olan Bâyezid, bütün islerini tamamlamadan bu hareketten vaz geçecege benzemiyordu. Onun için Ahmed ve Mehmet Bey ismindeki iki kardesin idaresinde bulunan Mentese üzerine de yürüdü. Burayi da kendisine baglayan Sultan, aldigi bu yeni yerlerin her birine kendi ogullarini vali olarak tayin etti. Bu arada Kütahya merkez olmak üzere meydana getirdigi Anadolu beylerbeyligine Kara Timurtas'i getirmisti. Bundan sonra Hamidogullari beyligine ait yerlerin pek çogunu ele geçiren Bâyezid, bu arada beylige bagli olan Antalya'yi da Osmanlilara bagli bir sancak haline getirdi. Bütün bu hareketleri ile Yildirim Bayezid, Anadolu'yu bir Osmanli vilayeti haline getirerek merkeziyetçi bir devlet kurmak düsüncesinde oldugunu gösteriyordu.

OSMANLI DONANMASININ EGE VE AKDENIZDEKI FAALIYETLERI

1390 senesinin yumusak geçen sonbahar ve kis mevsimleri, Osmanlilarin faaliyetlerini daha rahat bir sekilde yapmalarina sebep olmustu. Bati Anadolu'daki beyliklerin Osmanli hâkimiyetine girmesi ile Osmanlilar, Ege ve Akdeniz kiyilarinda uzun sahillere sahip olmuslardi. Latinlerin idaresinde bulunan Izmir hariç olmak üzere bütün bir Ege sahilinin alinmasi ile özellikle Aydin ve Mentese Beyligine bagli bulunan deniz kuvvetleri de Osmanlilara geçmis oluyordu. Bu da Osmanli deniz gücünün gelismesine sebep oluyordu. Nitekim Osmanlilarin ilk mühim deniz faaliyeti bu zamanda yapilmis ve Sarica Pasa komutasindaki 60 parça gemiden mütesekkil bir Osmanli filosunun, Sakiz ve Egriboz adalari ile Yunanistan sahillerini vurmasi üzerine Venedikliler, adalardaki garnizonlan ve istihkamlari takviyeye baslamislardi. Sarica Pasa'nin faaliyetlerinden bahs ederken Hammer: "Bu siralarda Azepler komutani Sanca Pasa da Edirne'de baska bir cami yaptirmaya basladi. Bir kara kuvveti firkasinin (tümen) komutanligi ile Osmanli donanmasi komutanligini elinde toplamis olan bu vezir, Akdeniz Bogazi (Çanakkale) girisinde bir Frenk gemisini esir etmisti. Bu geminin içinde Imparator Manuel'le evlendirilecek olan bir prenses bulunuyordu. Sarica Pasa bu nisanli prensesi sultana takdim edince Bâyezid, onun güzelligine hayran olarak kendisiyle evlendi." diyorsa da gerçekte böyle bir olay cereyan etmemisti. Çünkü Yildirim Bâyezid, sadece üç hanimla evlenmistir ki bunlar da Germiyan oglu Süleyman Sah'in kizi ve Mevlânâ Celaleddin Rumî'nin torunu olan Devletsah Hatun, Sirp Krali Lazar'in kizi Maria Despina ve Aydinoglu Isa Bey'in kizi Hafsa Hatun'dur.

KARAMAN SEFERI

Sultan Bâyezid, Bati Anadolu'daki beylikleri ortadan kaldirip kendine bagladiktan sonra Karamanogullari üzerine yürür. Çünkü Karaman Beyi Alaeddin Ali Bey, Sultan Murad'in vefatini müteakip Hamideli taraflarindaki Osmanli topraklarindan bir kismi ile Beysehri'ni alarak o taraflari vurmustu. Sultan Bâyezid, önce Hamideli'ne geçti, oradan da Teke yani Antalya taraflarina indi. Antalya'yi alip Firuz Bey'e tevcih etti. 1391 senesinde meydana gelen bu hadiseler esnasinda daha önce Osmanli müttefiki olan Candaroglu II. Süleyman, Osmanli'yi kendisi için tehlike saymis olacak ki Osmanlilarla olan ittifakini bozup Sivas'ta hüküm süren Kadi Burhaneddin ile görüsmelere baslamisti. Bâyezid, Karamanogullari topraklarina girince Karaman oglu Alaeddin Ali Bey, Osmanlilara karsi koyabilmek için Kadi Burhaneddin ile Candaroglu Süleyman'dan yardim istedi. Fakat Bâyezid, bu birlik ve yardimlarin birlesmesine firsat vermeden Karamanogullari'na ait bazi yerleri alip Konya'yi muhasara altina aldi. Bu arada Bâyezid ile basa çikamayacagini anlayan Karaman oglu Alaeddin Ali Bey, Taseline çekilmisti. Kusatma, hasad zamanina tesadüf etmisti. Yildirim Bayezid de babasinin yaptigi gibi halkin mahsulüne asla el dokundurulmamasini emr etti. Sehir halkindan, kale disinda mahsulü olanlara teminat verilerek onlarin rahatlikla disari çikabileceklerini söyledi. Bu teminat üzerine sehir halki kaleden disari çikabiliyor, hasad edebiliyor ve istedikleri bedel ile Osmanli ordusuna satis yapabiliyorlardi. Gerçekten Bayezid, babasi gibi bölge halkina çok iyi davranmis ve satis yapmak isteyen halkin herhangi bir korkuya kapilmadan zahiresini getirip satabilecegini bildirmisti. Halk sattigi esyanin karsiligini tamamen aldiktan sonra çavuslar refakatinda yerlerine gönderiliyordu. Hammer, Aksehir, Aksaray ve Nigde gibi sehirlerin sirf bu sekildeki bir muamele üzerine teslim olduklarini ve kapilarini tekrar Osmanlilara açtiklarini yazar.

Alaeddin Ali Bey, Kadi Burhaneddin ile Candaroglu Süleyman'dan yardim gelmedigini görünce, kayinbiraderi olan Yildirim Bayezid'den baris istemek zorunda kalir. Bunun üzerine Yildirim Bâyezid, barisi kabul ederek zaten Osmanlilara ait olan ve Karamanoglunun eline geçmis bulunan Beysehir, Aksehir ve diger bazi yerleri almak suretiyle antlasma yapar. Böylece iki devletin arasinda Konya Ovasi'ndaki Çarsamba Suyu sinir olarak kabul edilir. Yapilan antlasmadan sonra buralarin idaresi Sari Timurtas Pasa'ya birakildi. Böylece, daha sonra da devam edecek olan Karaman seferinin bu ikinci safhasi bitmis oldu. Bu seferde Bizans Imparatoru V. Ioannes'in oglu Manuel de Yildirim'in ordusunda bulunuyordu